Bilim Akademisi Üyesi ve Yer Bilimci Prof. Dr. Naci Görür katıldığı televizyon programında ilgi çeken açıklamalarda yer alır iken ‘7.4 deprem olabilir’ diyerek bu mekanları uyardı. Olası Marmara Denizi’nde meydana gelebilecek depremle alakalı de konuşan Görür, kıyıdan 10 km iç yerlere ilgi çekti. Prof. Dr. Naci Görür katıldığı programda sansasyonel açıklamalarda yer alır iken Marmara Denizi ve Erzincan, Tunceli bölgesine ilgi çekerek uyarılar yaptı. Görür’ün açıklamaları şöyle; Bilimin girmediği şey yanlıştır. Bilimsel olmalıdır. Deprem yerlerinde bir şehri inşa etmek o şehrin gelişimini, mekan kullanımını, nereye, nasıl gerektiğiyle yöneticilerin karar verebilmesi amacıyla evvelce o bölümde mikro bölgeleme diye tanımladığımız incelemenin yapılması lazım. Türkiye’de iki yer… Biri İstanbul yaptı, büyük ölçüde bitirdi. Diğeri ise İzmir’de yapılıyor. Bunun dışında hiçbir yerde mikro bölgeleme çalışması yok. Hiçbir ilimiz şehir büyümesini bu mikro bölgeleme esasına göre yapmıyor. Mikro bölgeleme diye tanımladığımız deprem kUşaklarının jeolojik, sismolojik ve deprem karakteristiklerini belirleyip şehri ona göre yönetmesi manasına geliyor. Hatalı şehirler inşa etmenin en güzel örneği bizim bu deprem mekanları. Bunu tüm dünya ders kitabı gibi okuyabilir. Bunların hiçbiri kader değil. Bunları herbiri burada bu inşayı, bu yapıyı yaparsanız günün birisinde deprem sizivurabilir. Bunu her yer bilimci burayı gezenler bunu her an söyleyebilirlerdi. Umarım 6 Şubat gerçek bir milat olur. Bu gerçek bir beka sorunudur. Bu milattır. Eğer olmazsa içten söylüyorum Türkiye Cumhuriyeti özgür ve bağımsız olarak geleceği olmayan bir devlet durumuna düşer. Eğer durduramazsan bitersin, özgürlüğünü de bağımsızlığına da kaybedersin. Çorum tam Kuzey Anadolu fay hattının üstünde. Bu kuşağın tamamı Türkiye’nin tamamı hem de dünyanın en aktif büyük depremler oluşturabilen kuşağı içerisinde. Bu kUşak aşağı yukarıyaya Bingöl-Karlıova’dan çok büyük ölçüde Marmara Denizi’ne kadar enerjisini tüketti. Büyük deprem üretme enerjisini boşalttı. Şimdi Marmara’yı bekliyoruz. Bir de Erzincan ile Karlıova arasındaki bu kesimi bekliyoruz. Burada Pülümür’ün bulunduğu yer aşağı yukarıyaya 7.4 büyüklüğünde belki deprem olabilir. Yedisu fayı üstünde Bunu esasen hep söylüyoruz. Tunceli-Pülümür 7.4 büyüklüğünde deprem olabilir. Burada en son deprem 1794’te. Dolayısıyla bir hayli vakit geçti. Erzincan depremi buraya büyük ihtimalle enerji de aktarım etmiş olabilir. Bu Doğu Anadolu fayındaki hareketler de belli ölçüde burayı biraz etkilemiş olabilir. Endişe ettiğimiz yerlerden biri bu. ‘Hocam nerede deprem bekliyorsunuz?’ diye bana sorduğunuz vakit ben parmağınızı kapatır ‘Kahramanmaraş’ filan derdik. Şimdi orası geçti. Daha büyük deprem üretme potansiyeli yok. Demek istediğim yıllerce Kahramanmaraş’ı listeye koyuyorduk. Şimdi listeden çıkarttık. Bunu da söylüyorduk; Yedisu fayı. Marmara diyorduk, Yedisu diyorduk, Maraş diyorduk… İşte bir de Batı Anadolu’da İzmir etrafında de ‘Dikkatli olmak gerekir’ diyorduk. Bu harita çok büyük ölçüde doğru. Bu harita Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü doğrultusundan uzun yıller yapılmış. Yani Türk yer bilimcilerinin, yabancı yer bilimcilerinin de mahalli incelemeleri neticesi meydana çıkmış harita. Dolayısıyla çok büyük ölçüde doğru. Ama kimi yerlerde görülmeyen çizilmemiş faylar olabilir. AFAD’ın meydana koyduğu ivme dşayetleri, risk hali da doğru. Bundan bir kuşkumuz yok. Ama vakit geçtikçe daha da iyi olabilir. Bu hava tahmini yapan, falcılık yapan ‘Oradan deprem olacak, burada deprem olacak’ gibi nedense bu konuyla bir magazinel merak var. Kimi insanlar kendini bilen bilmez bilim aleminde olmayan, bilimsel tekniği olmayan insanlar çıkıyor. Küçüksemek istemiyorum, kırmak da istemiyorum. Deprem tahmininde bulunuyor. ‘Ben dedim çıkmıştı…’ Kimsin sen? Namacıyla bu tür yapıyorsun? Bu insanların can güvenliğini tehdit eden bir hususta insan biraz edepli, mesul olur. İnsanlarımız var korku içersinde. Neden bu tür yapıyorsunuz? Bilim bu kadar kolay mi? Bilimi bu kadar oyuncak durumuna mi getirdiniz? Onun amacıyla ben bunları öneme alınmasını doğru bulmuyorum. Türkiye’nin orta kesimleri Ankara da dahil göreceli olarak biraz daha sakin diyebiliriz. Depremin fayı uzunluğuna bağlı değişmekte ama diyelim ki Eskişehir yöresinde 7’ye varabilecek depremler olabilir. Bu Marmara Bölgesi’ne kadar uzanan faylarla ilintili. Ankara’da başlı başına bir fay yok ama Çorum, Kırıkkale Kuzey Anadolu fayından ayrılan sistemler var. Burada olan depremlerin Ankara hisseder. Ama Ankara’nın bizzat kendisine has büyük bir fay sistemi yok. Bu bölge devamlı stres altında. İzmir Yarımadası da çok sayıda aktif faylarla gerilmiş. Bu faylar genelde kuzeyli yönlü ama Doğu, Batı yönler de var. Genellikle İzmir fayı Gediz grabeninin güney fayı İzmir’e kadar uzanıyor. Burada büyükçe bir deprem mümkünlülüğü var. Zaman bilmiyoruz ama İzmir daha çok etkilenebilir. İzmir’in şansızlığı etrafında Helen-Kıbrıs yayı var. Çok sık deprem üretiyor, farklı boyutlarda. Esasında büyük boyutta da üretebilir, denizin içersinde Akdeniz’de. İzmir depremlerden etkileniyor. Batı Anadolu Helen-Kıbrıs yayında büyük ölçüde etkileniyor. Kuzey-Güney geriliyor. O gerilmelerden etkileniyor. Dolayısıyla bu graben fayları aktif duruma geçebiliyor. İzmir’in kendisi faylarla kesilmiş. Dolayısıyla İzmir’i etkileyecek faylar çok çok. Tarihi dönemlerde de şimdi de öyle. Burada beklediğimiz deprem en son 1766. 250 yılda bir büyük deprem üretiyor İstanbul’da. Evet periyodu bu. 1766 yılında durup sorsaydık; ‘Deprem bir daha olacak mı?’ 250 yıl sonra…’ Kalemi silgiyi, kapatıyor. ‘Oh rahatız. Tamam. 250 ne demek.’ Böyle mi bakmak lazım? Belki vatandaş bakabilir. O da bakmamalı. 250 yıl sonra benim torunlarımın çocukları ölecek. Şimdiden yap. Biz onu anlatmakta zorluk çekiyoruz. Umursamıyorlar. Bizim deprem yokken depremin geleceğine biraz vakit varken hazırlık yapalım ki, bu 3-5 günde olmaz. Biz 99 depremlerini ‘İstanbul’a hazırlanın’ diye tanımladığımız vakit 23-24 yıl geçti. Biz şayet o vakitler işi öneme alsaydık şimdi İstanbul’da depremi hiç bu tür telaşla beklemezdik.