17. Yüzyılda meydana atılan bir düşüncele ölen bireylerin gördükleri son şeyler fotoğraflanmaya çalışıldı. Ekşi Şeyler’de gündem olan bir yazıya göre, 17. Yüzyılda bilim insanların ölen bireylerin gözlerinin retinasında meydana gelen bir görüntüyü çıkarmaya çalıştı. Buna da Optografi dendi. Temelde Optografi sözcüğü iki yunanca sözcüklerin birleşmesinden gelmektedir. Opto: görüş ya da göz manasına gelir ve grafi/grafik ise çalışma kısmı ya da yazmayla alakalı bir manaya gelmektedir. Bilim insanları, bu düşünce ilk olarak 17. yüzyılda meydana attı diyebiliriz. Optografi; gözün retinasında meydana gelen bir görüntü olan optogramı görüntüleme ya da alma prosedürü olarak tanımladılar. Bu fikre göre devresinin bilim insanları, gözün ölüm anında son görüşümüzün görüntüsünü yakalamasının olası olduğunu düşünüyorlardı. Tabii ki bu düşünce fotoğraf makinelerinin ve fotoğrafın icadından sonra daha baskın bir düşünce olarak meydana çıktığını söyleyebiliriz. ÖLEN KİŞİNİN SON GÖRDÜĞÜ 1876’da Franz Christian Boll isimli bir alman. Fizyolog, retinanın çubuk hücrelerinde tespit edilen ve tıpkı bir kamera plakasındaki nitrat gibi davranan. Işığa duyarlı bir protein olan rodopsini keşfetti. işte bu keşfedilen protein ışığa maruz kaldığında bir ağarma oluşuyordu. Boll’un hayatı erken bittiğinden bu çalışmalarının nasıl bir tesir yarattığını göremedi. Daha sonra gene bir Alman Fizyolog Wilhelm. Kühne bu teorinin üzerine gitti ve detaylı tecrübeler yapmaya başladı. Deneylerinde çok sayıda hayvan kullandı ve ölümden anında sonra hayvanların gözlerini çıkardı ve görüntünün retinaya. Sabitlenmesi amacıyla onları detaylı kimyasallara maruz bıraktı ve bu denemeler sonrasında en iyi maddenin. Potasyum alum yani şap diye tanımladığımız bir tür tuz olduğunu keşfetti. Bir tavşanı, başı parmaklıklı bir pencereye bakacak şekilde bağlandı. Tavşan bu pozisyondan sadece pencere ve bulutlu gökyüzünü görebiliyordur. Hayvanın gözlerini karanlığa alıştırmak, yani Rodopsin’in çubuklarında birikmesini sağlamak amacıyla birkaç dakika süresince bir bezle kapatıldır. Daha sonra hayvan üç dakika süresince ışığa maruz bırakıldır. Bilim insanları Bakın NE dedi Ardından anında başı kesilerek ve gözleri çıkarıldır. Çıkarılan gözlere ensizyon yapıldı ve göz küresinin retinayı sahibi olan arka yarısı alınarak. Sabitleme amacıyla bir şap çözeltisine daldırıldır. Ertesi gün kühne, ağartılmış ve değiştirilmemiş rodopsin ile retinanın üzerine basılmışdır. Çubuklarının net desenine sahip bir pencere resmi gördü: Bu çalışmalarından sonra kühne, tecrübelerini bir insan üzerinde gerçekleştirmek istedi. Bunun üzerine 1880’de erhard gustav reif isimli idam mahkumunun gözleri infazdan sonra gözleri çıkarıldır. Kühne’nin veya heidelberg üniversitesi’ndeki laboratuvarına teslim edildir. Yıllar sonra 1975 senesine gelindiğinde heidelberg polisi. Kühne’nin tecrübelerini ve bulgularını çağdaş bilimsel tekniklerden. Güncel bilgilerden ve ilerlemiş ekipmanlardan yararlanılarak tekrar incelemek istediler. Bunun amacıyla Heidelberg Üniversitesi’nden Evangelos Alexandridis’in uzmanlığına başvurdular. Alexandridis, Kühne’yi hatırlatan bir şekilde, tavşanların gözlerinden çoğu farklı, yüksek kontrastlı görüntü oluşturmayı başardı. Ancak optografinin adli tıp aracı olarak hiçbir potansiyele sahip olmadığı neticesine vardı.