Türkiye’deki siyasi iklimin karanlık yıllarını şarkılarıyla tercüme eden Ahmet Kaya’nın toplumsal hafızamızdaki yeri hâlâ yaşıyor. Ölümünün 22. yılında Kardeş Türçiler’den Diler Özer ile Kaya’yı konuştuk. Kaya’nın sürgünde ölümüne yol açan süreci “Hala toplumun açık/kanayan yarasıdır” sözleriyle özetleyen Özer, bu süreçte bir bütün olarak toplumun rolüne dikkat çekti.>Ahmet Kaya,
. Gazeteciler Cemiyeti dergisi tarafından 10 Şubat 1999 gecesi maruz kaldığı linç olayının ardından gitmek zorunda kaldığı Fransa’nın başkenti Paris’in dikkatini çekmek istedi: olacak. Bunu yaparken sadece kendimden güç alacağım.
Bedeli yaşadığım toprağın, ülkemin, insanımın, işim, ailem ve sevdiklerimin kökünden sökülmesi olsa bile yağmurda ceketimi her zaman asacağım.
Sonra Bu sözler üzerine Ahmet Kaya 16 Kasım 2000’de sürgüne gönderildi. 43 yaşında kalp krizinden öldü. Ahmet Kaya, yaşamı boyunca ve vefatından sonra bir nesil için kaybın, hayal kırıklığının ve umudun takvim ve asi sesi olarak musallat oldu ve olmaya da devam ediyor.
Özer’in ayrıca İstanbul Üniversitesi Müzik İleri Araştırmalar Merkezi Etnomüzikoloji Anabilim Dalı’nda “1960’lardan 1990’lara Türkiye’de sol eğilimli protesto müzik geleneği ve Ahmet Kaya örneği” başlıklı bir doktora tezi de bulunmaktadır.
1999’da Gazeteciler Cemiyeti dergisinin çıktığı gece yaşanan linç olayı için “Ahmet Kaya bu toplumun açık ve kanayan yarası olmaya devam ediyor” diyen Özer, herkesin rolüne gönderme yapıyor. Ahmet Kaya’nın ölümüne yol açan bu süreçten toplum haberdar:
‘Ahmet Kaya boşuna öldü, linç edildi. Neden?’
Neden herkes böyle hissetmiyor? Kendisine orantısız güç ve baskı uygulandı.
Adam boşuna öldü, linç edildi. Neden? Niye? Bu linç olayına katılanlardan bazıları itirafta bulunurken Gülten Kaya, “Anılar unutmaz, tarih orada yazdı” dedi. Özür dilemek de bir erdemdir ama hafıza unutmaz.
Çünkü bu eylemler zinciri, sürgündeki Ahmet Kaya’nın ölümüne yol açtı. Aile olarak da ciddi bir tecrit yaşadılar.
O gece linç olayına katılmayan birçok kişiyi yalnız bıraktık. Herkesin kanayan bir yarası vardır aslında… 1999; Kardeş Kürkular albümünü çıkarıyoruz, Doğu albümünü çıkarıyoruz, birçok yerde Kürtçe şarkılar söylüyoruz, konserlere gidiyoruz. Adam Kürtçe şarkı söylemek istediğini söyledi ve
‘de linç edildi.
Artık birçok kişi ve biz sahneye çıkıp Kürtçe şarkılar söyleyebiliyor ve Ahmet Kaya bunun için ölüme gönderiliyor… Bu toplum bir şekilde suçlu hissettiriliyor.
‘Bu ülkenin kusurları var’
Siyasi gücün toplumda kusurlar yarattığını, ihtiyaç anında derinleştiğini söyleyen Diler, “Bu ülkede kusurlar var, biri Alevi meselesi – Sünni, diğeri ise Türk-Kürt meselesi… Devam eden kutuplaşmalarla ilgili planlar yapılıyor ve zamanı geldiğinde planlar devreye girecek. Yine bize dayatılan bu hatalar ne yazık ki özellikle böyle zamanlarda değişmiyor ve derinleşmiyor.”
1980’ler ve Ahmet Kaya
Diler, Kaya’nın ölüm yıl dönümünde sadece onu değil, oradaki mücadeleci/tavrı da anmak gerektiğini söyledi. . 1980’lerden sonra yaptığı müzik üretimlerini ve şarkılarındaki baskın temaları özetliyor: temalar; Hapishane, ölüm, yalnızlık, mücadele ama aynı zamanda uzak gelecekte sosyalizme olan inanç… Onunla birlikte gelen duygular acı, hüzün ama aynı zamanda bir ölçüde direniş ve umuttur. sol hareket. Bu dönemdeki eserlerine bakacak olursak bu kez hapisten çıkanların müebbet denemeleri, yenilgiler ve ihanetler hakim temalardır. Örneğin, “Hapisten Çıkan Adam” adlı bir şarkısı var.
Dengbejler’in güzel sazları, gelenekselden popüler formlara…
Diler, Ahmet Kaya’nın müzik kaynaklarının çok çeşitli olduğunu söyledi. Nazik, bu ülkelerin müzik geleneği Kaya’nın prodüksiyonlarının temelini oluşturdu. Arabeskten Türkçeye, geleneksel halk müziğinden pop-rock gibi popüler formlara kadar müziğinde rock akıyor:
Dengbejismo geleneği her zaman kulaklarında, amcalar şenlikler yapıyor, aşiretler okuyor. Bir yanda Orhan Gencebay, diğer yanda radyoda Türk sanat müziğinin duyulduğu bir ortam var. Gençliğinde Malatya’da bir Ermeni plak yapımcısının yanında çalışmaya başladı. Diğer müzikleri tanıyın.
Elazığ’ın Harput yöresinde ince saz dediğimiz bir müzik kültürü vardır. İnce Saz zaten karma bir müzik geleneğidir. Halk ve sanat müziğini birleştiren meşk geleneğinden gelmektedir. Aynı zamanda yaşadıklarını ve çelişkilerini de çok iyi anlatıyor.
Yani baktığımızda gerçek bir kişilik, gerçek bir insan görüyoruz.
1994 ve ‘My Songs to the Mountain’
Pop, halk müziği ya da arabesk gibi müzik kategorilerinden birinde sınıflandırılamayan Ahmet Kaya’nın müziği 80’li yılların sonlarında tartışma konusu oldu: “87-89 dönemi, ‘arabesk mi, devrimci arabesk mi’ tartışmalarının başladığı dönem. daha yoğundu. Ahmet Kaya’nın çıktığı
‘de aydın çevreleri çoktan ikiye bölünmüş, türkü söylemek protesto müziğinin dışında bırakılmıştı. Şarkılarım Dağlara’:
Ahmet Kaya, “94 Şarkılarım Dağlara” albümüyle gerçekten köklü bir dönüşüm geçirdi.