
Son dönemde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’na karşı sergilediği tutum, siyaset kulislerinde tartışma konusu olmaya devam ediyor. Gazeteci ve siyaset yorumcusu Sabahattin Önkibar, Bahçeli’nin İmamoğlu’na yönelik sessizliğini ve çeşitli siyasi aktörlerle olan ilişkilerini analiz ederek, bu tutumun ardında stratejik bir plan olabileceği iddiasını ortaya koydu. Önkibar’a göre, Bahçeli’nin İmamoğlu’nun geçmiş olsun dileklerine yanıt vermemesi, yalnızca bireysel bir karar değil, aynı zamanda uzun vadeli bir siyasi hamlenin parçası.
Bahçeli’nin İmamoğlu’nu Yok Sayması: Bilinçli Bir Strateji Mi?
Önkibar, Devlet Bahçeli’nin hastalığı sürecinde aldığı geçmiş olsun dileklerine verdiği yanıtlara dikkat çekerek, özellikle İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na sessiz kalmasının bilinçli bir hamle olduğunu savundu. Bahçeli’nin, İmamoğlu’nun geçmiş olsun dileğine yanıt vermemesi, onunla görüşmeyi reddetmesi, siyasi bir mesaj olarak algılanabilir. Bunun yanında, Bahçeli’nin, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın avukatlarından Sezgin Tanrıkulu ve Demokratik Sol Parti (DEM Parti) yetkilileriyle temas kurmasının, İmamoğlu’na yönelik tutumuyla karşılaştırıldığında oldukça dikkat çekici bir durum ortaya çıkıyor.
Önkibar, Bahçeli’nin bu tavrını şu şekilde değerlendiriyor: “Güya barıştan yana olan ve yıllardır terör örgütünün liderini hedef alan MHP, son dönemde PKK ve Öcalan’ı meşrulaştıran bir çizgiye gelirken, buna karşılık Ekrem İmamoğlu ve CHP şeytanlaştırılıyor. Bu yalnızca bir siyasi tercih değil, belirli bir stratejinin parçası. Bahçeli ve MHP için esas olan toplumsal barışa ulaşmak değil, muhalefette öne çıkan isimleri tasfiye etmek. İmamoğlu, Erdoğan’ın potansiyel rakibi olarak görülüyor ve bu nedenle yok sayılıyor.”
İmamoğlu Üzerinden Muhalefet Stratejisi
Önkibar’a göre, Bahçeli’nin İmamoğlu’na karşı geliştirdiği sessiz ve uzak tutum yalnızca İmamoğlu ile sınırlı değil. Bu tavır, aynı zamanda tüm muhalefete yönelik stratejik bir mesaj olarak da okunabilir. 2019 yerel seçimlerinden itibaren, AKP ve MHP’nin İstanbul’u tekrar kazanmaya yönelik stratejisi çerçevesinde İmamoğlu’nun önünü kesmek için pek çok adım atıldığı biliniyor. İmamoğlu’na açılan davalar, görevden alma tehditleri ve çeşitli engellemeler de bu stratejinin birer parçası olarak görülüyor. Bahçeli’nin bu tavrı, İmamoğlu’na karşı olduğu kadar, muhalefet içinde daha geniş bir kutuplaşmanın sinyali olarak yorumlanabilir.
Kürt Siyasi Hareketine Karşı Bahçeli’nin Değişen Çizgisi
Bahçeli’nin, geçmişte Kürt siyasi hareketine karşı daha sert bir duruş sergileyen MHP’nin, son dönemde PKK ve Abdullah Öcalan’a yönelik daha esnek bir çizgi izlemesi, dikkatlerden kaçmıyor. Bahçeli, aynı zamanda, muhalefeti “gayrimeşru” ilan eden açıklamalar yaparak, ittifak dengelerini değiştirmeye yönelik adımlar atıyor. Önkibar’a göre, Bahçeli’nin bu tavrı, hem MHP’nin hem de Cumhur İttifakı’nın uzun vadeli hedeflerine ulaşmak için stratejik bir hamle olabilir.
2028 Seçim Hesapları: Bahçeli’nin Sessizliğinin Arkasında Ne Var?
Bahçeli’nin İmamoğlu’na karşı sergilediği tavır, 2028 seçimlerine yönelik uzun vadeli bir strateji olarak da değerlendirilebilir. Erdoğan’ın potansiyel rakiplerinden biri olarak öne çıkan İmamoğlu’nun, Cumhurbaşkanlığı için ciddi bir alternatif teşkil ettiği düşünülüyor. Bu bağlamda, Bahçeli ve MHP’nin, İmamoğlu’nu yalnızlaştırma ve onu muhalefet içindeki etkisiz hale getirme çabasında olduğu söylenebilir. MHP’nin, İmamoğlu’nu hedef alarak, muhalefet blokunda yaşanacak olası bir bölünme ve zayıflamadan faydalanma amacı gütmesi muhtemel bir senaryo olarak karşımıza çıkıyor.
Siyasi Strateji ve Türkiye’deki İttifak Dinamikleri
Bahçeli’nin bu tutumu, sadece İmamoğlu’nu hedef almakla kalmayıp, aynı zamanda Türkiye’nin siyasi manzarasında daha büyük değişimlerin habercisi olabilir. Cumhur İttifakı, muhalefet karşısında daha etkin bir strateji izlerken, Bahçeli’nin MHP’si, hem AKP ile olan ittifakını güçlendirme hem de muhalefet içerisindeki potansiyel rakipleri tasfiye etme çabasında. Bahçeli’nin sessizliği, yalnızca bir tavır değil, Türkiye’deki siyasi oyunları şekillendirmeye yönelik daha büyük bir planın parçası olabilir.
Sonuç olarak, Bahçeli’nin İmamoğlu’na karşı sergilediği bu tavır, Türkiye’nin siyasi geleceği üzerinde önemli etkiler yaratacak gibi görünüyor. Bu strateji, sadece bir rakibin yok sayılmasından ibaret değil, aynı zamanda muhalefetin ve özellikle de İstanbul’daki siyasi dengelerin değişmesi için atılan adımların bir parçası olabilir. Önümüzdeki yıllarda bu stratejinin ne derece başarılı olup olmadığı, Türkiye’nin siyaset arenasında nasıl şekilleneceğini belirleyecektir.