
Mehmet Metiner’in Abdullah Öcalan ve Atatürk İfadesi Gerginliği Tırmandırdı
Geçtiğimiz günlerde, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin teröristbaşı Abdullah Öcalan’ı “PKK’nın kurucu önderi” olarak tanımlaması, kamuoyunda geniş bir tartışma başlattı. Ancak bu tartışma, AKP’li eski milletvekili Mehmet Metiner’in, canlı yayında yaptığı açıklamalarla daha da derinleşti. Metiner’in, Atatürk ve Öcalan’ı aynı cümlede kullanarak her iki ismi de “kurucu önder” olarak tanımlaması, sadece siyaset dünyasında değil, tüm halk kesimlerinde büyük bir tepkiye yol açtı.
Mehmet Metiner’in Skandal Açıklamaları ve Tepkiler
EKOL TV’de katıldığı bir programda yaptığı açıklamada, Metiner, Devlet Bahçeli’nin açıklamalarını savunarak, “PKK’nın kurucu önderi kim, Abdullah Öcalan. Yani Atatürk için de önder dediğimiz için artık önder kelimesini başkaları için kullanamayacak mıyız?” şeklinde ifadeler kullandı. Bu sözler, hem tarihsel gerçeklere hem de milli değerlere büyük bir saygısızlık olarak yorumlandı. Programda konuğu olan İYİ Partili Cenk Özatıcı ise Metiner’in bu sözlerine sert bir şekilde karşılık verdi.
Cenk Özatıcı’nın Sert Tepkisi: “Bu Saygısızlık Kabul Edilemez”
Metiner’in ifadelerine karşı duyduğu öfkeyi gizlemeyen Özatıcı, “Mustafa Kemal Paşa ile kimi kıyaslıyorsunuz hocam? Allah aşkına kendinize gelin ya. Abdullah Öcalan ile aynı cümlede kullanamazsınız, ben men ederim sizi. Böyle bir saygısızlık olur mu?” diyerek tepki gösterdi. Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, bağımsızlık mücadelesinin lideri ve Türk milletinin kahramanı olduğunu belirten Özatıcı, bir terörist ile aynı cümlede anılmasının kabul edilemez olduğunu vurguladı.
Tartışmaların Derinleşmesi: “Bebek Katilidir, Ne Önderi?”
Tartışma büyüdükçe, Özatıcı’nın tepkisi daha da sertleşti. “Türkiye Cumhuriyeti devletinin banisi ile 50 bin Türk vatandaşının katili alçağı aynı cümlede önder olarak nasıl kullanıyorsunuz? Böyle şey olur mu ya?” diyerek, Metiner’in ifadelerini tamamen reddetti. Ancak Metiner, açıklamalarını savunmaya devam etti ve “PKK’nın kurucu önderi Abdullah Öcalan, teknik olarak böyle” şeklinde bir açıklama yaptı. Bunun üzerine, Özatıcı, Metiner’in savunmasını kabul etmediğini belirterek, “Bebek katilidir, ne önderi ya! Adamı barış güvercini yaptınız, yazık” dedi.
Sosyal Medyada ve Kamuoyunda Tepkiler Çığ Gibi Büyüdü
Metiner’in açıklamaları, sosyal medyada ve kamuoyunda büyük bir yankı uyandırdı. Çeşitli siyasetçiler, gazeteciler ve vatandaşlar, bu tür söylemlerin milli hafızaya, tarihe ve şehit ailelerine büyük bir saygısızlık olduğunu belirterek sert tepki gösterdi. Özellikle, Atatürk’ün liderliğinin bir terörist ile aynı bağlamda anılmasının, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş değerlerine ve bağımsızlık mücadelesinin kahramanlarına hakaret niteliği taşıdığı vurgulandı.
Tarih ve Gerçeklerle Sınanmak: Atatürk ve Öcalan’ın Farkları
Mustafa Kemal Atatürk, 1919 yılında işgal altındaki bir ülkede bağımsızlık mücadelesini başlatmış, emperyalist güçlere karşı halkını birleştirerek büyük bir zafer kazanmış ve Cumhuriyet’i kurmuştur. Atatürk, yalnızca Türk milletinin değil, tüm dünya halklarının özgürlüğü için büyük bir savaş vermiştir. Öcalan ise, yıllardır Türkiye’ye karşı terör eylemleri düzenleyen, PKK terör örgütünün başındaki kişi olarak binlerce masum insanın ölümüne neden olmuştur.
Atatürk, halkına özgürlük, bağımsızlık ve çağdaşlık vaat ederken, Öcalan sadece kan ve gözyaşı bırakmıştır. Bu iki ismin aynı cümlede anılması, sadece tarihi gerçeklere değil, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesine ve şehitlerine de büyük bir hakarettir.
Tarihi Gerçeklere Saygı: Bir Millete ve Vatanına İhanet Etmek
Tarih, milletlerin kimliklerini oluşturur ve bu kimlik, sahip oldukları değerlerle şekillenir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, milletinin bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinin simgesidir. Onun önderliği, sadece bir dönemi değil, bir halkın yeniden dirilişini simgeler. Öcalan ise, Türk milletine karşı bir terörist olarak tarihe geçmiştir. Bu iki ismin benzer kavramlarla anılması, yalnızca bir yanlışlık değil, aynı zamanda halkın hafızasına, şehitlerimizin anısına ve milli değerlere büyük bir saldırıdır.
Sonuç olarak, bu tartışma, sadece siyaset dünyasında değil, tüm toplumda dilin, kavramların ve söylemlerin nasıl kullanılması gerektiği konusunda ciddi bir ders niteliği taşımaktadır. Kamuoyunun, böyle hassas konularda daha dikkatli ve duyarlı olması, tarihsel gerçeklere ve milli değerlere saygının korunması açısından büyük bir öneme sahiptir.